4 Ocak 2009 Pazar

Oksijensiz Bok..

Öyle bir an geliyor ki anlıyorsunuz, aslında dostlarınız, hiçkimseniz... Yok onlar aslında. Lafta varlar sadece. Çok duydum "ben seni çok sevdim", "kardeşim", "sen çok ayrısın benim için" gibi lafları, çok duydum sonuna kadar beraberiz diyenleri. Hepsi de siktirip gitti hayatımdan. Ha gittiler diye üzülmüyorum bir ikisi hariç, o azınlık hariç foseptiğin dibine kadar yolları var diğerlerinin. Asıl üzücü olan şey, asıl yaralayan şey sözlerin, insan davranışlarının bir sikim ifade etmediğini anlamak, bir yere kadar olduğunu farketmek.
*
Odamda yalnız başıma oturuyorum. Köşede "bilgisayar masası" olmak üzere tasarlanmış fakat kullanıcının zevkinden ötürü bir "çalışma masası" haline getirilmiş tahta parçasının üstüne yaydığım fotoğraflara bakıyorum. Tek haneli saniyeler içinde geçmişe gitmek, acı çekerek geri dönmek ve asla tekrar aynı şeyleri yaşayamayacağımı farketmek. Soktuğumun hayatında, hiçbir anı mı gerçek olmaz, hiçbiri mi yaşayanına değer biçmez. Kimse mi "biri" olamaz, hiçbiri mi yanımda kalamaz...
*
Yok yalanmış bu hayat gerçekten. İnsanlarla dolu bir dünyada, hepsine katlanmak sureti ile, etrafımda kimse olmaksızın sürünüyorum. Kalabalık var, insan ordusu yürüyor etrafımda her gün ama 1 kişi dahi kalmadı yanımda. Hayır, ben kendi yarattığım gerçeklik ile gerçek dünya arasında gidip geliyorum herhalde, siktiğimin kablolarında mı bir sorun var acaba. Bir bok anlamıyorum, anlaşılır gibi değil...
*
Kalabalıktan boğulurken yalnızlıktan ölüyor insan, bu hayatta, sevdiği herşey gidiyor. Yerine sadece sûretleri kalıyor. Kendini kandırma numarası...

~Kabil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BOK AT!